6 Ocak 2015 Salı

Neden zorunlu Osmanlıca.

Devlette türkuaz uygulaması yıllar önce milli takımımıza türkuaz forma giydirterek başladı. TL oldu günün birinde Avro sembolü gibi bir sembol. Oradan, buradan T.C. ibareleri kaldırıldı. Küçük aralıklı bir cami ağı kuruldu. Atatürk ve İsmet Paşa'ya iki ayyaş denildi. Bayrak satıcısı tutuklandı. akapenin polisi halka Atatürk'ün piçleri diye sadırdı. Gericiliğin üniforması türban Çankaya'ya da çıktı, meclise de girdi. Kadınların kapanması için bir çok çalışma yürütülüyor. Sıkmabaş olup akapeye üye olanlara bizlerin ceplerinden maaş bile bağlandı. Çoğu lise imam hatip lisesine dönüştürüldü. Din dersleri ana okuluna kadar indirildi. Okul müfredatlarında din dersleri arttırıldı. Fen derslerinin zorunluluğu tartışılır oldu. Yolsuzluklar günah kategorisinden çıkartıldı yerine hamile kadınların sokakta gezmesi ayıp oldu. Oylar satın alınır oldu, milli irade milli koyunlara dönüştürüldü. Demokrasiden bizi en çok uzaklaştıran önce Evren'in koyduğu %7 ardından akapenin arttırdığı %10 seçim barajı uygulaması devam ediyor. Artık atamızın mirası Çankaya da tedavülden kalktı, ülkemiz kaçak saraydan paralel başbakan tarafından yönetiliyor. Hedef başkanlık yasası çıkartılarak tüm demokratik yapıyı çökertmek. Sonuçta cumhuriyetimizin tüm değerlerine akape tarafından defalarca tecavüz edildi. Cumhuriyetimizin önemli değerlerinden biri de dilimizdir ki son zamanlarda cumcumumuz ona da göz dikmiş durumda. akape Türk düşmanlığını her fırsatta gözler önüne seriyor.

Gelelim Türklerin Osmanlı'daki yerine. Devletin yönetim kademelerinde hiç olmayan bir halk. Osmanlı devleti bir Arap, Pers imparatorluğuydu, Türkler imparatorluk için manyak olduklarından dolayı iyi askerler olarak görülüyorlardı. Ölüme gönderilen piyonlardı. cumcumumuzun gelmek istediği nokta da bu. 

Osmanlıca hepimizin bildiği üzere tamamen Arapça ve Farsça'dan devşirilmiş, sarayda kullanılan yapay bir dil. Yazı dilinde sesli harfler kullanılmadığından yazılan şeylerin doğru anlaşılması sadece şansa bağlı. Alfabesi Arapça.

Şimdi cumcum ister ki tüm halkımız Osmanlıca öğrensin, öğrenemeyen de öğrenemesin, günü geldiğinde resmi dilimizi de değiştirsin cehalet arttıkça artsın, kendisi de hem halife, hem şeyhülislam, hem de padişah olsun. İşte bu nedenle zorunlu Osmanlıca...

5 Ocak 2015 Pazartesi

Dindar ve dinci sözcükleriiyle sanatkar ve sanatçı sözcüklerinin arasındakine benzer bir bağ var mıdır.

Sanatkar daha çok zanaatkar için kullanılır, ikisi de sanat sözcüğünün iki dilden aynı aklama gelen -kar ve -cı eklerini alıp sanat icra eden kişi anlamına bürünmüşlerdir. Sanatkar daha çok bakır dövmek, ahşap oymak gibi kaba sanatları yapan kişilere deniyor. Sanatçı da yaygın kullanımında komik bir şekilde pavyonlarda şarkı söyleyen travesti ya da kadınlara deniyor. Tabii sanatçının bir de entellektüel kesimde gerçek anlamında kullanımı var ki müzik, edebiyat, bale, tiyatro gibi bir sanat dalını icra ya da inşa edene deniyor. Şimdi tabii bunların hiçbiri dindar ve dinci alakasına sahip değil. -cı eki oldukça değişken anlamlarda kullanılan bir ek. Mesela arabacı dediğimizde arabayı kullanan kişiden bahsederken tüpçü dediğimizde tüpü satan adamdan bahsederiz hatta lağımcı dediğimizde yolu kazıp kanal döşeyen kişiden bahsederiz. -cı eki kısaca başına gelen isimle olan herhangi bir ilgiyi ifade ediyor ör. satıcı, icracı, inşacı vb. Akılma gelmişken İngilizceci ya da kimyacı da yine çok farklı bir ilgiyi ifade ediyor. Aslında -kar'dan çok -dar ekine benziyor -cı eki. Manidar, veznedar, haznedar, dindar da sadece bir ilişki olduğunu gösteriyor ve o ilişki başa gelen isme göre değişiklik gösterebiliyor. Tabii yine de bazı aynı isimler için Arapça'dan gelen -dar ve Türkçe -ci eki farklı anlamlara da gelebiliyor. Örneğinizdeki dindarda ki -dar eki ilişkiyi dini bütünlük, dinin gereklerini olabildiğince yerine getirme olarak tanımlarken -ci eki pidecide olduğu gibi dini satan, onu maddi çıkarları için alet eden kişi anlamına geliyor. . .

2 Ocak 2015 Cuma

Sanat gerekli midir?

Gereklilik ilginç bir tabir, insana gerekenler sırasıyla; 
  • Hava
  • Su
  • Besin
  • Hareket
  • Uyku (Barınma)
  • Seks

Bunlar sorunsuz ya da az sorunlu şekilde sağlandıktan sonra modern insanın kültürel evrimi sonucu ortaya çıkmış olan ihtiyaçları başar.
  • Eğitm
  • Sanat
  • Spor

İlk ona girdiğine göre tok ve başının üstünde bir çatısı olan çağdaş insan için gerekli aç ve/veya sokakta yatan insan için gereksizdir.

Nasıl bir Türkiye isterim.

  1. Kültürlerin kaynaşabildiği en azından birbirlerine karşı olmadığı,
  2. Din, dil, renk, ırk ayrımı yapılmayan, bir ateistin ya da Yahudi'nin, Ermeni'nin en az bir Müslüman kadar değerli olduğu,
  3. Yollarının düzgün altyapı ve drenajla yapıldığı, çamur ve birikmiş su deryalarının olmadığı,
  4. Kaldırımlarının 100 yıllık dayanıklılıkta yapıldığı,
  5. Standardize olmuş çağdaş eğitim sistemine sahip yine de çağdaş alternatif eğitim sistemlerine açık bir sisteme sahip,
  6. Bilime, bilgiye saygı duyulan ve onların teşvik edildiği,
  7. Çocuklara tecavüz edilmeyen, onlarla evlenilmeyen,
  8. Kadınlara da aynen tecavüz edilmeyen, dövülmeyen, öldürülmeyen,
  9. Katil, tecavüzcü, orantısız güç kullanıcı, hırsız, soysuz, hortumcu, irticacı, din tüccarı, para sıfırlayıcı, kupon arazi isteyicilerin gereken tesislerde ağırlandığı,
  10. Trafik kurallarına uyulan,
  11. Kırmızı ışıkta çaktırmadan geçilmeyen,
  12. İş güvenliğinin gelişmiş ülke standartlarına uygun olduğu,
  13. Vergi kaçırılmayan ama vergilerin saçma yollar yaparak, kömür vb. dağıtılarak seçim malzemesi yapılmadığı,
  14. Torun Center, Quasar gibi TOKİ gölgesinde kentin cücüğünün yenmeyip oralara park yapıldığı,
  15. Soytarıların belediye başkanlığı yapmadığı,
  16. Valileri yalan söylemediği hatta kavas bile demediği,
  17. MİT tırları, Kızlay ve THY aracılığıyla IŞİD gibi korkunç bir terör örgütüne destek sağlamayan,
  18. Deniz yolunu kullanmak yerine rant hırsıyla 3., 4. Köprülerin yapılmadığı ve bunlarla övünülmediği,
  19. İsteyen herkesin sahte saygınlık devşirmeye yarayan üniformalar hariç her şeyi giyebildiği,
  20. Tüm cadde ve sokaklarında herkesin can, mal, ırz güvenliğinin devletin vahşet güçleri değil de halkın sağduyusu sayesinde sağlandığı,
  21. Hamile kadınların sokakta gezmesinin kınanmadığı,
  22. Okula kızlı erkekli gitmenin bir mahsurunun olmadığı,
  23. Laik olan,
  24. Hastahane ve okulların dini ibadethanelerden çok daha fazla olduğu ve gerçekten toplanan vergiler çarçur edilmeyeceğinden ücretsiz tıbbi ve eğitim hizmetlerinin verildiği,
  25. Cinsel özgürlüğün de olduğu ve sokakta açlıktan kudurmuş gibi gezen magandaların olmadığı,
  26. Öğretmenlerin gerçekten akıllı insanlardan seçildiği ve eğitimin kalitesinin İskandinavya ya da Güney Kore kadar olduğu,
  27. Yatarak para kazanma zihniyetinin devlet güçleriyle önlendiği ve devlettekilerin de bunu yapmadığı,
  28. Tüm devlet mercilerinde siyasi kadrolaşma yerine merciye uygun uzman insanların çalıştığı ve bunların her seçimde değiştirilmediği,
  29. Demokratik hakların özgürce kullanılabildiği, devletin vahşet güçleriyle bastırılmadığı,
  30. Ölen işçilerin cezalandırılmadığı, fıtrat sözcüğünün sözlükten çıktığı,
  31. Yükselen eğitim seviyesiyle bilim yapılan, icatlar yapılan,
  32. Üniversitelerin özerk olduğu ve hükumet tarafından manipule edilmediği,
  33. Yargının da bağımsız olup hükumete bağlanmadığı,
  34. Ordunun da olmayan delillerle hükumet emriyle içeri atılamadığı,
  35. Montaj olmayan kayıtların ortaya çıktıklarında devlet tarafından da montaj değildir olarak ilan edildiği,
  36. Basın toplantılarına tüm basının çağrıldığı,
  37. Hükumetin basın üstüne baskı kurmadığı,
  38. İnternet'in tamamen serbest olduğu,
  39. Sansür denen sözcüğün de sözlükten silindiği,
  40. Bütün bu güzelliklerle artan milli gelirin daha eşit dağıtıldığı,
  41. Kimsenin kanlı kömüre, bozuk makarnaya, 1 gram altına muhtaç olup, onun bunun götünün kılı olmadığı,
  42. Çiftçinin desteklendiği, yerli tohum kullanmasının serbest olduğu, tarım için bile dışarıya bağımlı olunmayan,
  43. Aç çiftçinin kendini aç bırakan hükumeti her seferinde seçmediği,
  44. Herkesin okuma yazma bildiği,
  45. Herkesin istediği dilde özgürce konuşabildiği,
  46. Nüfusu ülke nüfusunun %10'unu geçen halkların dillerinin resmi dil ilan edildiği,
  47. İbadethane yapılacaksa tüm din ve mezheplerin ibadethanelerinin yapılabildiği,
  48. Tüm din ve mezheplerin din eğitimini almanın olanaklı olduğu ama bunların okullarda değil isteyenlerin ibadethanelerinin organizasyonlarında alabildiği,
  49. Camilerde hoparlör değil de geleneksel şekilde müezzinlerin şerefeden ezan okuduğu,
  50. Hiçbir dinin devlet nezdinde de kayrılmadığı,
  51. İnsanların dürüst olduğu, bir anket yapıldığında bizim ülkemizde de insanların %98'inin insanlara güvenilir dediği,
  52. PISA araştırmalarında Meksika'dan sonra sonda ikinci değil de belki ilk onda olan,
  53. İnsanların daha çocuk yaşta spor ve sanat kaabiliyetlerinin değerlendirildiği,
  54. Sanatçıların bıçaklanmadığı, galerilerin basılmadığı, sanata değer veren, sanatçısını koruyan bir halkın yaşadığı,
  55. Elektriğin durup dururken kesilmediği,
  56. Musluktan akan suyun gerçekten içilebilir olduğu,
  57. Eşcinselliğin, biseksüelliğin, travestiliğin hastalık olarak görülmediği, onların da topluma entegre olabildiği,
  58. Her türlü engellinin de desteklendiği, şehirlerin, iş yerlerinin onlara uygun düzenlendiği ve engellilerin de hayata entegre olduğu bir Türkiye sanırım en azından benim için yeteri kadar iyi olurdu.
Yaz yaz bitmez ki, yeni Türkiye ve ileri demokrasi yalanlarını değil düzgün, çağdaş, mutlu bir Türkiye ve gerçek demokrasi istiyorum.

İstanbul'da depremde en güvenli bölgeler hangileri olacaktır.

Beklenen deprem Adalar fayındaki kırılmadan olacak diye öngörülüyor. Yeni araştırmalar faydaki gerilimin %50'ye yakınının zamanla hafif depremlerle boşaldığını gösteriyor ama istatistik de çok yıkıcı bir depremin önümüzdeki yakın zamanda olacağını gösteriyor. Yani her ne kadar Anadolu plakası son 500 yılda gitmesi gereken yolun yarısını gitmiş görünse de diğer yarısı yıkıcı bir depreme sebep olabilir. Bu fay Google Earth'de de görebileceğiniz Marmara denizinin kuzeyindeki koyu kısım oluyor. 

Deprem

Fayın sıkıştığı kısım Adalar'dan başlıyor, Avcılar'a kadar uzanıyor. Önümüzdeki depremde de Adalar'ın karşısına gelen Maltepe'den fayın İstanbul'dan uzaklaşmaya başladığı Avcılar arasında sahil kesiminin en büyük hasarı alması bekleniyor. İstanbul'un batısı çoğu TOKİ yapımı olan ve sözde TDY 2002 ve 2007'ye uygun yapılmış yapılarla dolu ki bir tanesi 4 sene kadar önce büzüşmeden, deprem ya da kullanım olmadan boş haldeyken çökmüştü. TOKİ'nin yaptığı değil Torunlar inşaatı gibi bulaştığı hiçbir inşaat doğru dürüst kontrol edilmiyor, nitekim o durumlarda devlet hem tasarımcı hem müteahhit hem de kontrolör durumunda oluyor. Bir de devletin yine kendi kontrolü altında yaptığı dolgu alanlar ve üzerlerine yapılan inşaatlar var. Bir müteahhidin kendi kontrolörlüğünü üstlendiği hiçbir şantiyede sahtekarlık ihtimali gözardı edilemez. Hal böyleyken TOKİ'nin bulaştığı tüm yeni yapılar depremde yıkılmaya namzet oluyor. Zaten dolgu alanların üstüne yapılan yapılarda da eğer yapının depreme dayanıklı olmasını istersek kazıklı temeller yapıp o kazıkları da mümkün mertebe kayaya soketlemeliyiz. Kumda vb sürtünme kazıklarıyla da işi çözebilirsiniz, sonuçta Allah'ın kumu, kimse sahtekarlıklarla oraya yığmamış, nispeten homojen bir yapıyla karşılaşırsınız ama TOKİ dolguları çöken duble yollardan sağlam olacak değil. Benzer durum Anadolu yakasındaki Kadıköy - Maltepe arasında da söz konusu. Dolgu olmayan alanlarda TOKİ ya da hükumete yakın çevrelerin bulaşmadığı yapılar bence en sağlam yapılar olacaktır. Yine de faydan ne kadar uzaklaşılırsa depremin etkisi de o kadar azalacaktır. Tepeler tepelerin depremin enerjisini emme özelliklerinden dolayı nispeten sağlam olacaktır. Tepe enerji emer mi ki diyeceksiniz, emer de asıl etkisi yüksekliğin dolayısıyla yapının tepenin eteğinden itibaren daha uzun bir doğal periyoda sahip olması olacaktır. Tepeler nispeten güvenli ama asıl güvenli olan kısım, Sarıyer, Göktürk, Zekeriyaköy gibi İstanbul'un kuzeyindeki yeni yapılanmalar olacaktır.

1 Ocak 2015 Perşembe

Sünek ve gevrek malzeme nedir?

Beton gevrektir esnemeden kırılır, onu sünek hale getirmek için çelik kullanılır. Çelik sünektir, kırılmadan önce büyük miktarda süner.

Bu durum gerilme/uzama eğrilerinde gözlemlenir. Süneklik çekme kuvvetleri altında kırılmaya kadar olan elastik ve plastik deformasyon bölgelerini ifade eder. Aşağıda çeliğin gerilme/deformasyon eğrisini görüyorsunuz. Plastik deformasyon bölgesi oldukça uzun. Çelik sünek bir malzemedir. 

Malzeme Analizi

Buna karşılık betonun aynı eğrisine bakarsak

Malzeme Analizi

yukarıda yataya yakın görünen plastik deformasyon bölgesi ve yüksek açıyla çıkan elastik deformasyon bölgesinin toplamı nispeten kısadır. Bu malzeme aşikar bir şekilde gevrektir.

Bir de iki eğrinin idealize edilmiş şekillerini üst üste görelim.


Abartılı bir şekilde gevrek malzeme 1mm/mm uzamışsa sünek malzeme 20mm/mm uzamış görünüyor. Gevrek malzemenin plastik deformasyon sınırı sünek malzemeye göre daha büyük bir gerilmeye tekabül ediyor ama ufak bir performans artışından sonra gevrek malzeme kırılırken sünek malzeme sündükçe sünüyor.

Tarafsız Siyaset Eleştirmeni Olur mu?

Tarafsız siyasi eleştirmen olmaz. Kişi siyaseti eleştirecek kadar bilgiliyse mutlaka bir tarafa da meyilli olur. Zaten bu tarafsızlık merakını da anlamıyorum. Bir demokraside yaşayan her seçmen taraf tutmalıdır. Yoksa herkesin geçersiz oy vermesi gerekir. Taraf olmazsa demokrasi de olmaz. Taraflar olmazsa polemik olmaz, polemik olmazsa gündemde olması, tartışılması gereken konular hiçbir zaman tartışılmaz ve çözülmezler. Demokratik bir ülkede köşe yazarları sesi çıkmayanların sesi olmak zorundadır. Politikayı etkileyecek, ona yön verecek yazılar yazmalılardır. Basın normal olarak demokrasiyi kontrol eden organ olmalıdır ki bunu da zaten ülkemizdeki iktidar partisi de gayet iyi bilerek basını boyunduruğu altına almıştır... .

Aşkın Evreleri

Tabii ki aşkın evreleri de giriş, gelişme ve sonuçtur. Giriş bölümünde gözünüz hiçbir şeyi görmez, benim olsun, benim olsun düşünceleri içinizi kemirir. Gelişme bölümünde mutlusunuzdur ve sahip olduğunuz ilişki sizi her açıdan tatmin eder. Sonuç bölümünde aşk azalmaya, ilişkinin çarpıklıkları, uyumsuzluklar otaya çıkmaya başlar. Bu evreye kadar bir çocuk yapmış ya da evlenmişseniz çok mutlu olmasanız da ilişkiyi bir süre götürürsünüz. Eğer çocuk ya da evlilik olmamışsa karşılıklı tahammülsüzlüklerle ilişki törpülenir ve biter. Evrelerin uzunluğu her çifte göre değişir. Çok dindar insanların ikinci evreye geçebilmesi bir askerlik boyu bile sürebilir. İkinci evrenin uzunluğu da saatlerden yıllara kadar değişebilir. Hatta bu evrenin tadı bir ömür boyu bile kalabilir damakta. Üçüncü evre de gerçekten tahmini bir uzunluk verilebilecek bir evre değildir. Kimileri yıllarca boşanmaya uğraşır, kimi alır ceketini gider, uğraşı avukat verir. Kimi aile terapistiyle şansını zorlar, kimi de antidepresanlarla tahammül seviyesini arttırır.