7 Aralık 2014 Pazar

Camiler neden yüksek inşâ edilir?

Camiler yüksek inşa edilir diye bir kural aslında yoktur. Cami formları devletten devlete değişiklik gösterir. Örneğin Selçuklular camilerini çok daha alçak inşa etmişler sadece mihrap önüne yüksekçe bir kubbe yerleştirmekle yetinmişlerdir. Malatya Ulu Cami yurdumuzda günümüze ulaşmış nadir Selçuklu eserlerindendir. 

Cami

Selçuklular camilerinin yanlarına medrese ve külliyeler de yaparak yatay bir form benimsemişlerdir. 

Yüksek cami inşa modası yurdumuzda Osmanlı ile başlamıştır. Yüksek camiler cemaate karşı Allah'ın, ele güne ve tabii halka da karşı devletin gücünü simgeler. İnsanlar bu tür yapıların içinde kendilerini küçük hisseder hem tanrılarına hem de devletlerine kolayca itaat ederler. Bu tarz tabii Hristiyan yapılarında hatta daha da görkemli bir şekilde icra edilmiştir. Aya Sofya mesela 55m kubbe yüksekliği ve 30m'yi aşan kubbe çapıyla zamanının en görkemli yapılarından olmuştur. Diğer bir örnek de San Pietro Katedralidir. Vatikan'daki bu yapı 60 bin kişinin bir anda ayin yapmasına izin veren geniş iç mekanının yanı sıra 41m kubbe çapı, 136m kubbe yüksekliğiyle dünyanın en yüksek kubbesi ünvanını da korumaktadır. 

Sembolik anlamda tanrının ve devletin gücü dedim ama camilerin yüksek yapılmasının mühendislik açısından da geçerli nedenleri vardır. Camiler ve kiliseler büyük insan topluluklarına hizmet etmek üzere tasarlanır ve inşa edilirler. Ortalarda kolonlar istenmez. Kısaca henüz çeliğin inşa malzemesi olarak kullanılmadığı dönemlerde büyük açıklıkları geçmek için kullanılan en dayanıklı form yay ya da ark tipi yapılardı. Bunun doğrusal örneklerini aralarında Sinan'ın da olan cami girişleri, köprüler ve su kemerleri gibi doğrusal, iki boyutlu yapılarda görebilirsiniz. 

Cami
Ferhad Paşa Câmii – Çatalca

Cami
Mağlova Kemeri – Kemerburgaz

Cami
Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü – İstanbul

Sinan'ın yukarıdaki eserlerinde de göreceğiniz gibi açıklık arttıkça basınca dayanıklı dairesel formun korunması amaçlı kemer yüksekliği de artmak zorundadır. Kemer formu taşıyıcı kirişler olarak kullanılmasının yanı sıra yan yana konulmuş bir çok kemerden oluşan tonozlar halinde de kullanılarak nispeten geniş, uzun yapıların yapılmasına izin vermiştir. Tabii tonoz formu da insanlarda önde olma, arkada kalmışlık hislerini uyandırır. Tüm dini yapılarda hep bir mihrap vardır ve mihraptaki devlet temsilcisine karşı insanların kimi önde kimi de arkadadır ama tanrıyı temsil eden kubbenin altında herkes eşit yerdedir. Kubbe formu da kemer formunun bir daire etrafında çevrilmesiyle elde edilmiş olup dairesel ya da kare alanları örtmek için ideal bulunmuş/olmuştur. Statik olarak avantajlılar, az malzeme ve narin yapılarıyla büyük alanlar örtebiliyorlar. Alan büyüdükçe köprü açıklığı misali kubbe yüksekliği de büyümek zorunda kalıyor. 

Yine mühendislik açısından baktığımızda bir kubbe sesi düz bir tavana göre hem nispeten eşit yayar hem de tavan/döşeme arasında sıkışıp sönümlenmesine izin vermez. Geniş kapalı alanların tesisatsız seslendirilmesi için en uygun formlardan biridir.

Alt tarafta bahsi geçen mühendislik problem çözümleri ve yukarıda bahsedilen ruhani ve devletsel nedenler camilerin de altında cemaatin toplandığı diğer bir çok dini yapı gibi yüksek inşa edilen yapılar olmasına neden olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder