6 Aralık 2014 Cumartesi

Neden adı tarihe geçmiş bilim adamlarının çoğu Musevi kökenlidir?



Evet Ortaçağ'da ortalama insan ömrü henüz 30 iken, matematiğin kullanım alanı elmayla armudu toplamaktan ibaretken İranlılar öndelermiş. Sonraları bilim ilerlemiş, çözüm yolları artmış ve yanı sıra karmaşıklaşmış. Tıp artık, insan resmi çizmeden onlara dokunmadan daha karmaşıklaşan problemleri çözemez olmuş. İranlıları ama bağlayan bir kutsal kitapları varmış. Zamana ne yazık ki ayak uyduramaz olmuşlar. Matematik alanında ise Descartes, Leibnitz ortaya çıkmış güzel bir temel oluşturan basit cebiri alıp uzay geometrisine sonundaysa kalkülüse dönüştürmüşler. İranlıların her iki alanda da bulduğu basit temeller unutulmamış ama artık bu günkü İranlıların anlayamayacağı ya da en azından geliştirecek kadar anlayamadıkları karmaşık formlara bürünmüş. 
Türklere gelince tıp literatüründe sadece bir hastalığa "isim" verebilmişlerdir; Behçet hastalığıdır ki bunun da tedavisini filan üretmiş değillerdir. Matematik konusunda ise İranlıların temellerini attığı, Avrupalıların geliştirdiği kalkülüsün üstüne orada burada bir iki tuz tanesi serpmişlikleri vardır ama nasıl ki Fazıl Say'ı Avrupa'da burada inanıldığının aksine kimse tanımıyorsa, matematikçilerimizin de isimleri nadiren bir kitabın bir sayfasında en fazla bir isim ve belki de bir cümle/denklem olarak kalmıştır.
Mimarimiz islamiyet tarafından desteklenmiştir ve sınırsız imparatorluk bütçeleriyle gerçekten güzel eserler verilmiştir, halen de devam edilmektedir.
Sanat konusunda Türklerle Yahudileri isterseniz hiç karşılaştırmayalım, içinde insan tasviri olan tüm sanatlar minyatür hariç, islam dininde yasaklanmıştır, bu durum aynı, tıpta olan gelişmeyi engellediği gibi resim, heykel, sinema gibi sanatların da gelişimini engellemiştir. Sinemamız gerçekten sanatsal olan ilk ürünlerini 1980 sonraları vermeye başlayabilmiştir ki bu da bizim sektörde ne kadar yeni ve acemi olduğumuzu gösterir.
Bırakın ülkemizi, kültür başkentimiz İstanbul'un göbeğinde galeriler basılıyor, Bedri Baykam sokakta bıçaklanıyor, kimse de dönüp yardım etmiyor. Bunlar, emin olun resim ve heykel sanatının da gelişimini destekleyen şeyler değillerdir.
Müzik desek ayrı bir muamma, din ve kültürlerini Araplardan alan soydaşlarımız kültürle beraber fellahların tek sesli ilkel müziğini de almışlardır. Bunu Osmanlı dönemi müzisyenleri her ne kadar geliştirmiş olsalar da teksesliliği ve suni makamları, her daim üzgün halleri nedeniyle müslüman coğrafyası dışında bir beğeni kazanamamıştır.
Müziğimiz de Sezen Aksu "Hadi Bakalım" dan itibaren sentezlenmiş haliyle dünyada beğeni kazanmaya başlamıştır. Yani dünya beğenisine uygun müzik üretebilir hale gelmemiz de 80'lerin sonunu bulmuştur...
Bizim halkımız aptal mı? Hayır, zeka normal bir dağılım gösterir, bizim halkımız da diğerleri kadar zeki. Halkımız yeteneksiz mi? Tabiî ki hayır o da normal dağılım gösterir ve bizim halkımız da diğerleri kadar yetenekli. Sadece bizlerde yüzlerce yıllık imparatorluk ve islâm geleneğinden dolayı işin kolayına kaçma, başkalarına yaptırma taklit etme filan gibi pek de iyi olmayan alışkanlıklar gelişmiştir ki yeni nesil artık bunları kırma yolunda ilerlemektedir.
Gördüğünüz gibi bize tam da Yahudilerin ileri olduğu dallar yasaklanmışken onlara da diğerleri yasaklanmış. Ama merak etmeyin, sanatın, bilimin bizdeki anlamıyla yasaklanmamış olduğu batı kültürü de sonuçta bazı konularda Yahudilerle boy ölçüşememektedir. Adamlar mecbur kaldıkları dallarda çok çalışmışlar ve ürünlerini toplamaktadırlar.
Ek olarak yukarıda ismi sayılmamış olan ve teknolojinin bugünkü haline gelmesinde büyük rolü olan Albert Einstein'da Yahudidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder