22 Aralık 2014 Pazartesi

Varolmanın dayanılmaz hafifliği nedir?

Kitap bir roman, bir öğreti amacı yok. En beğendiğim kısım:"Önemli olan üçler kuralını izlemek. Bir kadını ya arka arkaya üç kere görür sonra hiç görmezsin ya da ilişkini yıllar boyu sürdürürsün ama her randevunun arasına en az üç hafta bırakmaya dikkat edersin" idi. Bence kitabını okuyun, dayanılmaz hafif bir kitap, es musst sein'larla kitsch'ler arasında gidip geliyor. Bir insanın var oluşu her ne şekle bürünürse bürünsün onu hafif bir şekilde taşıyabilişini anlatıyor. Tabii bu bir kural değil kitaptaki Thomas öyle yaşıyor...

Şu laf da çok güzeldir: ""Bir kadınla sevişmek ve uyumak iki ayrı tutkudur, sadece farklı değil aynı zamanda da zıt tutkular. Aşk çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda kadına kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini uykuyu paylaşma arzusunda duyurur. (tek bir kadınla sınırlı olan arzu) "

Aslında bir yandan da bir aşk romanı diyebiliriz. Thomas ve Teresa'nın aşkı. Bir de birçok kadından biri olarak öne çıkan Sabina var:"Yaşamımızdaki dramatik durumları ifade etmek istediğimizde, ağırlıkla ilgili metaforlar kullanma eğiliminde oluruz. Bir şeyin ağırlığı altında ezildiğimizi söyleriz. Ya bu ağırlığa katlanırız, ya da başarısız olur ve onunla birlikte düşeriz. Onunla mücadele eder, kazanır ya da kaybederiz. Peki ya Sabina - ona ne olmuştu? Hiçbir şey. Bir adamı terk etmişti, çünkü içinden onu terk etmek gelmişti. Adam ona musallat mı olmuştu? Adam ondan intikam mı almaya çalışmıştı? Hayır. Sabina'nın dramı, ağırlıktan değil hafiflikten kaynaklanan bir dramdı. Sabina'nın durumunda neden ağırlık değil, var olmanın dayanılmaz hafifliğiydi. "

Aslında uyum sağlayabildiğimiz oranda da az eziliriz. Kitsch'leri atıp musst sein'ların peşinden koşmayı başarabilirsek o ağırlık kalkar. . .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder